METİN KAÇAN’IN ‘AĞIR ROMAN’INDA İDEALİZE EDİLEN ERKEKLİK: GILİ GILİ SALİH

-ADANA-
Çocukluğumuzdan itibaren bizlere hem doğrudan hem dolaylı yollarla erkek, kadın/kız olmaya uygun olduğu düşünülen roller, davranışlar ve özellikler öğretilir. Öğrendiğimiz ilk şeylerden biri de cinsiyet farkıdır. Kadın veya erkek olmak… Gündelik yaşamda bireylere aktarılan, kadınların ve erkeklerin sınırlarını belirleyen bu toplumsal cinsiyet rolleri tarihsel süreç boyunca kadın çalışmalarıyla görünür kılınmıştır. Ancak toplumsal cinsiyet rollerinden etkilenen sadece kadınlar değildir. Erkekler de bu toplumsal normlardan büyük ölçüde etkilenmektedir. Özellikle hızla değişen dünyada aslında çeşit çeşit erkeklik halleri görüyoruz. Peki, ne anlama geliyor “erkeklik” ve “erkek olmak”?
Avustralyalı sosyolog R.W. Connell, Türkçeye ‘Erkeklikler’ olarak çevrilen ‘Masculinities’ (2005) adlı eserinde erkeklerin ve kadınların cinsiyetlendirilmiş hayatlar sürdürdüğünü ileri sürer (Connel, 2005:76-81). Öyleyse toplumsal cinsiyetin diğer bir ayağı olan erkeklik, inşa edilen bir alan mıdır? Serpil Sancar, ‘Erkeklik: İmkânsız İktidar’ (2009) adlı eserinde bu konuya şöyle dikkat çeker: “Erkeklik deyince erkeklerin davranışlarını mı, kimlik olarak kurulmuş erkekliği mi, ilişkisel olarak temsil edilen erkekliği mi, imge olarak sunulan erkeklikleri mi, söylem olarak kurulmuş bir ‘erkekliği’ mi kastettiğimiz ya da doğrudan yaşanan, gözlenen ve pratik olarak icra edilen erkeklikten mi bahsedildiği açık değildir.” (Sancar, 2009:20)
O halde inşa edilen erkek kimliğinin nasıl bir arka plana sahip olduğunu ve erkeklerin kimliklerini, kişiliklerini nasıl etkilediğini ortaya koymak için gündelik yaşamdaki cinsiyet normları ile başlayalım. 2020 yılında feminist eleştiri merkezli yüksek lisans tezimi hazırlarken Pınar Selek’in ‘Sürüne Sürüne Erkek Olmak’ (2008) adlı eseri dikkatimi çeken kitaplardan biriydi. Selek, bu eserinde erkekliğin sosyal inşa sürecini sünnet, askerlik, iş alanına katılım, evlilik bağlamında ele alıyor. Bu aşamaların erkeklerin toplumsal konumlarına ve kimliklerine göre farklılık gösterdiğini de belirtiyor. Selek, gündelik hayatta sıkça duyduğumuz “adam olmak” tabirinin ataerkil sistem tarafından sürekli işlenen bir tabir olduğunu ortaya koyuyor bu eserinde. Ataerkil sistem içinde bu normları içselleştiren erkeklerin nasıl her şeyde üstün olduğuna inandığını, “erkeklik”lerini daima ispat etme durumunda kalmalarını, sınırlandırılmalarını ve bu sınırlandırılmaların onların psikolojileri üzerindeki etkilerini göz önüne seriyor. Bu bağlamda diyebiliriz ki birçok davranış kalıbı ve pratiğin olduğu toplumsal düzende erkekliğe dair pek çok konfigürasyon vardır. Bu normatif erkeklikle ilgili özellikleri farklı kültürel yapılar bağlamında göz önüne aldığımızda değişmez, sabit ve tek bir erkeklik olmadığı unutulmamalıdır.
Farklı toplumlarda ve coğrafyalarda birbirinden farklı erkeklik tanımları bulunur. Aykut Sığın ve Ayşe Canatan’ın ifade ettiği gibi “çalışmalarında hegemonik erkeklik, iş birlikçi erkeklik, madun erkeklik ve marjinal erkeklik olmak üzere toplumsal cinsiyet düzenindeki dört farklı erkekliğe işaret eden Connell, hegemonik erkekliği toplumsal yapı içerisindeki hiyerarşik bir düzlemde en tepeye yerleştirmiştir” (Sığın ve Canatan, 2018:163).
“Evin reisi erkektir”, “Erkekler ağlamaz”, “Erkek dediğin…” şeklinde başlayan, kısacası erkeği bir kalıba sokan bu ataerkil söylemler hegemonik erkeklik örüntülerini inşa etmektedir. Bu erkeklik örüntülerini inşa eden pratikler ve söylemler aynı zamanda erkeklere birtakım kalıp yargılar da dayatmaktadır. Burada çok kısa bir örnek olması amacıyla medyaya bir bakalım. Özellikle reklamlara… Reklamlarda spor yapan, kas yapan, vücut geliştiren erkeklerin gösterimi erkekleri güçlü, kas yapmak zorunda hissettiren erkek kimliğini belirgin hale getirmeye çalışan egemen erkelik yöntemlerinden biridir. Bu da akıllara Tayfun Atay’ın “‘Erkeklik’ en çok erkeği ezer” ifadesini getirir. Atay, “‘Erkeklik’ en çok erkeği ezer” (2004) başlıklı makalesinde erkekliğin özellikle, kadınlar açısından olan erkekliğin zararlı taraflarını gündelik yaşamın içinde gözlemlendiğini söyler. Ancak kaç erkeğin “erkeklikten” mustarip olduğunu, “erkeklikten” sakınmak için ne kadar çok çaba harcadığının bilinmediğini aktarır. Bunun dışında Atay, erkeklik üretme durumlarından kaçılamadığını da söyler (Atay, 2004:13).
Connel’ın erkeklik kategorizasyonlarında madun erkeklik, iş birlikçi erkeklik, marjinal erkeklik tanımlamaları dikkat çeker. Sığın ve Canatan’ın belirttiği gibi “madun erkek kimliğine sahip olduğu düşünülen erkekler hegemonik erkek kimliğinde gözlemlenen niteliklerin tam tersini sergilerler. Fiziksel açıdan zayıf olmak, başkaları önünde ağlamak gibi geleneksel toplumsal cinsiyet rollerinde erkeklerde görülmesi beklenen davranış örüntüleri arasında yer almayan davranışlar madun erkek kimliğine atfedilir ve madun erkekler, erkeklikler hiyerarşinde en alt basamakta yer almaktadırlar. İş birlikçi erkekler ataerkil düzenin cephe hattında bulunmanın gerilimlerini ya da risklerini göğüslemek zorunda kalmazlar. Yaptıkları şey, hegemonik erkek hegemonyasını sürdürürken seyirci olarak izlemektedir. Sınıf, etnisite, engellilik durumu gibi toplumsal cinsiyet dışında kalan ancak toplumsal konumlanışı hakkında bilgi veren özellikleri itibariyle standardın (veya ‘idealin’) dışında olup ‘marjinal’ olarak nitelendirilebilecek bütün erkeklikler marjinal erkeklik kategorisinde değerlendirilebilir. Connell’ın öne sürdüğü ‘Erkeklik’ teorisi ve teorinin ele aldığı erkeklik türleri bu şekilde özetlenebilir. Elbette ki literatürde bunların dışında kalan erkeklik türleri de saptanmıştır. Metroseksüel erkeklik, hipererkeklik bunlardan bazılarıdır” (Sığın ve Canatan, 2018:168-169).

Erkelik inşası ve yansımalarının görünür olduğu eserlerden biri olarak Metin Kaçan’ın 1990 yılında yayımlanan ve aynı adla sinemaya da uyarlanan ‘Ağır Roman’ adlı eserinde sosyal olarak erkek olmaya atfedilen önem dikkat çeker. Metin Kaçan, 1961 yılında Kayseri’nin İncesu ilçesinde dünyaya gelir. Kaçan’ın doğduğu yıl ailesi İstanbul’un Kasımpaşa semtine taşınır. Metin Kaçan’ın çocukluğu Dolapdere’de geçer. Veysel Şahin’in aktardığı bilgilere göre Kaçan, 16 yaşında “Beyaz Eldiven” adlı sekiz kişilik bir çete kurar. “Beyaz Eldiven” çetesindeki arkadaşlarından bazılarını kaybettikten sonra yazın hayatına ağırlık veren Kaçan’ın en çok etkilendiği kaynaklar arasında Yunus Emre, Kemal Tahir, Turgut Uyar, İsmet Özel, Sevim Burak, Tuğrul Tanyol ve Adnan Özer; Jorge Amado, Julio Cortazar, Pablo Neruda, Gabriel Garcia Marquez, Octavia Paz ve Charles Márquez, Charles Baudelaire gibi yerli ve yabancı ünlü isimler dikkat çeker. Yazarın ikinci romanı 1997 yılında yayımlanan ‘Fındık Sekiz’dir. Yazar söz konusu olan bu yıllarda sekiz ay hapis yatar. Hapishaneden çıktıktan sonra dışlanma sürecinin devam etmesinden dolayı bir bunalım yaşar. 2013 yılında evine giderken taksiden fotoğraf çekeceğim diyerek inip Boğaziçi Köprüsü’nden atlayarak intihar eder (Şahin, 2016:13).
‘Ağır Roman’; Kolera Sokağı’nı, bu sokağın Gıli Gıli Salih’ini ve çevresindeki lümpen tipleri konu alır. Kolera Sokağı’nda eş cinseller, büyücüler, kabadayılar, şairler, dolandırıcılar vardır. Ancak bu yazıda Gıli Gıli Salih’in yaşadıkları üzerinde durulacaktır.
‘Ağır Roman’da Gıli Gıli Salih fiziksel olarak güçlü, baskıcı bir erkeklikle tanımlanır. Dişiliği kışkırtmaya çalışan erkekliği, egemenliğe yönelik erkeksi arzuları vardır. Salih önce babasının berber dükkânında, daha sonra marangozda çıraklık yapmış, ardından bir tamirhanede çalışmıştır. Salih, ilk gençlik zamanlarında kendisini başka zamanlara ait hisseder. Ancak o, Kolera Sokağı’ndadır ve kendisi için belirlenmiş birtakım toplumsal cinsiyet rolleri vardır. Romanda Salih’in babası Berber Ali’nin Salih’ten sürekli beklentileri vardır. Salih para kazanabilen, akıllı ve güçlü bir erkek olmalıdır. Berber Ali, Salih’i bu şekilde yetiştirirken her fırsatta “Bu kafayla hayatta hiçbir şeyin sahibi olamazsın, aptal oğlum. Senin yaşındakiler ev geçindiriyor. Aklın bir karış havada beyinsiz. Beyinsiz!” (Kaçan, 2021:40) şeklinde fiziksel ve psikolojik şiddete başvurur. Bu da oğlunun kendisinden uzaklaşmasına neden olur. Bir yandan da Salih babasının istediği gibi bir erkek olmanın yollarını arar. Romanda mahallenin kabadayısı olan Arap Sado, Salih’in yaşamını belirleyen figürlerden biridir. Çünkü romanda Arap Sado’ya atfedilen özellikler Berber Ali’nin Salih’te olmasını istediği özelliklerdir. Arap Sado öldürüldükten sonra Salih, Kolera Sokağı’nın yeni kabadayısı olmayı tercih eder. Burada Salih’i Sado gibi davranmaya iten unsur toplumsal cinsiyet rolleridir. Nitekim Salih, çocukluğundan itibaren erkeklik vurgusuyla yetiştirilmiştir. Denetim mekanizmalarında biri olan “erkek olmak”, Salih için bir dönüm noktasıdır. Çünkü bu erkeklikte şiddet ön plandadır. Romanda Salih giyinmesi, konuşması, hatta gördüğü rüyalarla bile toplumsal beklentilerle yapılandırılmış bir dönüşüme girer. “Çocukluğundan beri kendisinden istenilen tüm beklentileri şiddet ağı içerisinde göstermek ister ve erkekliğini şiddetle kanıtlamaya çalışır. Bu bağlamda dolayımlayıcısı olan Arap Sado gibi mahallenin kahramanı, sayılan, korkulan, itibarı olan kabadayısı olmak arzusu tercihlerini ve eylemlerini belirler. Toplumsal anlamda varlığını kabullendirmeyi erkeklik ve kahramanlık motifi çerçevesinde kurgulayan Salih, mahallenin sorunlarını çözmeye çalışır, yoksullara yardım eder, komşularını çeşitli güçlere karşı korur. İtibarını hep zirvede tutmak için ise yeri gelir yanan bir evdeki insanları kurtarmaya çalışır, yeri gelir Kolera’ya musallat olan seri katili öldürür.” (Çavuş, 2022:655)
Romanda Salih’in “Gıli Gıli” lakabını alması Taner’in iki kulağını birden kesmesinden sonra olmuştur. Bu olay Salih’in kabadayılığını ve erkeklik imajını güçlendirir. Salih güçlü bir erkek gibi görünmek için her şeyi yapar. Mahallenin güzelliğiyle ve çekiciliğiyle ön planda olan kadını Tina ile Salih’in ilişkisi de “erkek olma” bağlamında ele alınabilir. Nitekim Tina para karşılığında cinsel faaliyette bulunan bir kadındır. Ancak mahallenin kabadayısı Salih ile olan beraberliğinden sonra Salih bunu artık yapmamasını ister. Çünkü Salih’in kafasında Tina’nın artık mahallenin kabadayı erkeğine, yani kendisine ait olduğu düşüncesi vardır. Salih, Arap Sado’nun taklidiyle kabadayılık rolünü oynar. Hayatı bu kabadayılık üzerine şekillenir. Ancak kendi benliğinden son derece uzaklaşan Salih aidiyet, kimlik duygusunu kaybeder. Romanı henüz okumamış olanlar için spoiler olacak ancak Salih’in intiharının bu durumu destekler nitelikte olduğunu söylemem mümkün. Salih’i intihara sürükleyen birçok sebep sayılabilir. Bunlardan birine odaklanırsak romanın sonlarına doğru Tina’nın Fil Hamit ile olan cinsel beraberliği Salih’i son derece sarsar ve intikam almak ister. Tina ve Fil Hamit’i beraber olurken gören Salih bakkaldan aldığı birkaç mumu dinamit gibi birbirine bağlayıp yatak odasının camına fırlatır. Fil Hamit ve Tina çırılçıplak bir halde sokağa fırlar. Aldatıldığından dolayı tuhaf duygu yaşayan Gıli Gıli Salih’in romanın sonundaki intiharı kendi benliğinden verdiği ödün, kimlik bunalımı, düş kırıklıkları olarak değerlendirilebilir.
Sonuç olarak toplumsal cinsiyet rollerinin “erkeklik” kurgusuyla Salih’i kendi benliğinden, hedeflerinden ve düşüncelerinden uzaklaştırdığı görülür. Salih toplumun istediği gibi davranmaya odaklanarak erkeklikten beklenilen davranışları sergilemeye başlayan, cinsiyet rolleriyle yönlendirilmiş bir öznedir. Toplumsal baskılar dolayısıyla kurgulanan bir “erkeklik”tir Salih’in erkekliği. Bu kurgulanan erkeklik Salih’in yaşamında tahribata yol açmıştır. Dolayısıyla erkekliğin tek bir tanımı veya tek bir hali olmadığı özellikle Gıli Gıli Salih’te olduğu gibi kadınsılaşma endişesiyle “erkeklik ispatına” dönüşen erkekleri kendilerine ve topluma yabancılaştırdığı dikkat çekicidir.
KAYNAKÇA:
– Atay, T. (2004). “Erkeklik En Çok Erkeği Ezer!”, Toplum ve Bilim, Sayı: 101.
– Connell, R. W. (2005). ‘Masculinities’, Second Edition. University of California Press.
– Çavuş, B. (2022). ‘Rene Girard’ın Üçgen Arzu Modeline Göre Metin Kaçan’ın Ağır Roman’ında Erkeklik Arzusu’. Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 8, 651-657.
– Kaçan, M. (2021). ‘Ağır Roman’. İstanbul: Everest Yayınları.
– Sancar, S. (2009). ‘Erkeklik: İmkânsız İktidar – Ailede, Piyasada ve Sokakta Erkekler’. İstanbul: Metis Yayınları.
– Selek, P. (2018). ‘Sürüne Sürüne Erkek Olmak’. İstanbul: İletişim Yayınları.
– Sığın, A. Canatan, A. (2018) ‘Connell’ın “Erkeklikler” Teorisinde İşbirlikçi Erkek, Madun Erkek ve Marjinal Erkek: Hegemonik Erkekliğin Kavramsal Hegemonyası’. The Journal Of Social.https://Www.Researchgate.Net/Publication/330000534_Connell’in_Erkeklikler_Teorisinde_Isbirlikci_Erkek_Madun_Erkek_Ve_Marjinal_Erkek_Hegemonik_Erkekligin_Kavramsal_Hegemonyasi.
– Şahin, V. (2016). “Sosyolojik Açıdan Ağır Hayatın Ağır Roman’ı ve Metin Kaçan”. Mecmua Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi. Yıl:1 Sayı 2 ss.11-28.

